Saadet Partisi Programı
1/39
SAADET PARTİSİ PROGRAMI
(9 Nisan 2006 Tarihinde II. Büyük Kongrede Kabul Edilen Metin)
I. GİRİŞ
İnsan yaratılmışların en şereflisidir. Diğer varlıklardan farklı olarak akıl,
şuur ve irade ile donatılmış; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalıyı
zararlıdan, adaleti zulümden ayırt edebilme yeteneği verilmiştir.
İnsanın kendisini ifade edebilmesi, diğer insanlara faydalı olabilmesi ve
kemale erebilmesi, aklını ve iradesini iyiden, güzelden, doğrudan, faydalıdan ve
adaletten yana kullanması ile mümkündür. Bunun için insanların bazı
reddedilmez hakları ve özgürlüklerinin olması ve bunların diğer insanların
tasallutundan korunması gerekmektedir.
İnsan ayni zamanda tek başına yaşayamayan sosyal bir varlıktır. Hayatını
sürdürebilmesi için tek başına karşılayamayacağı çok çeşitli ihtiyaçları vardır. Bu
nedenle insan, aileden devlete kadar çeşitli sosyal ve siyasi oluşumların üyesi
olmak zorundadır.
Tarih boyunca, değişik şekillerde de olsa, bir siyasi organizasyon olarak
devlet, insan hayatında hep önemli bir yer işgal etmiştir.
Siyaset; meşruiyetini bireylerin hak ve özgürlüklerini koruma amacından
alan, en üst siyasi organizasyon olan devlet eliyle, hak ve adalet ilkeleri
çerçevesinde insanlara hizmet etme işidir.
İnsanın özlemi ise, yeryüzünün en önemli değeri olan saadet içinde
yaşamaktır. Saadet, ancak sevgi ve kardeşlik, hak ve özgürlük, adalet, refah ve
saygınlık ortamında gerçekleşebilir.
Bizler, görüşümüzün temeli olan sevgi, şefkat ve kardeşlikten yola çıkan
insanlar olarak Saadet Partisi’nde bir araya geldik.
Amacımız, başta bu ülkede yaşayan insanlar olmak üzere, tüm insanlığın
saadetidir. Bu nedenle, devleti saadetin bir engeli değil, bir aracı haline
getirmek için siyaset yapmakta kararlıyız.
II. DEVLETİN NİTELİKLERİ VE İLKELER
II. 1. İnsan Hakları ve Özgürlükler
II. 1. 1. Genel
Üzerinde bütün insanların mutabık kaldığı, çoğu uluslararası sözleşmelerde
zikredilen ve tabii hukuka aykırı olmayan temel haklara, bütün insanlar
doğuştan sahiptirler ve bu haklara dokunulamaz. Bu haklar insan onur ve
haysiyetinin koruma zırhıdır.
Saadet Partisi iktidarında, tüm sosyal ve siyasî organizasyonlar, bu doğal
hakların korunmasına ve kullanılabilir olmasına hizmet edecektir.
Milletimizin ve onun devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya milletler
ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olması, ancak vatandaşlarının temel
insan haklarının garanti altına alınmasıyla mümkündür.
2/39
Saadet Partisi, insan hakları konusunda milletimizin ve tarihinin kabul ettiği
tabii hukukun ortak değerlerini ve insan hakları ortak değerlerinin belirttiği ve
Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Beyannamesindeki
hususları uygun görmektedir.
Maalesef bugün Türkiye’de insan haklarını gerçek manâda garanti altına
alan uygulamaların olduğunu söyleyemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaşayan herkes hür, onurlu ve haklar
bakımından eşittir. Partimiz, devletin; bu ülkede yaşayan herkesin, ırkı, rengi,
cinsiyeti, dili, dini, mezhebi, siyasi görüşü, sosyal menşei, serveti veya diğer
herhangi bir özelliğini gözetmeden, tüm insan haklarını ve özgürlüklerini garanti
altına almasını sağlamak için çalışacaktır.
II. 1. 2. Yaşama ve güvenlik
Yaşama, özgür olma ve kişi güvenliği her bireyin hakkıdır. Devletin en
temel görevlerinden birisi kişi güvenliğini temin etmektir.
Herkes yaşama hakkına, maddî ve mânevî varlığını koruma, sürdürme ve
geliştirme hakkına sahiptir.
Hiç kimseye, zalimane, gayri insânî ve haysiyet kırıcı ceza verilemez,
işkence yapılamaz; bu tip muameleler hiç kimseye uygulanamaz.
Saadet Partisi, işkence ve kötü muameleyi en büyük insanlık suçu olarak
kabul eder; Türkiye’yi işkence, gözaltında ölüm, kayıplar ve faili meçhul
cinayetler gibi uygulamaların olmadığı bir ülke haline getirmek için en büyük
titizliği göstereceğini kamuoyuna duyurur.
Ülkemizde hiç kimsenin, özel hayatına, ailesine, meskenine ve
haberleşmesine keyfi müdahalede bulunulamaz. Onuruna ve kişiliğine
dokunulamaz; herkesin bu müdahale ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya
hakkı vardır.
Herkesin ülkede ya da ülke dışında serbestçe seyahat ve ikamet etme hakkı
vardır.
II. 1. 3. Düşünce ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı
Demokrasinin esas dayanağı düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Düşünce ve
düşünceyi ifade etme özgürlüğü örgütlenme hakkı, öğrenim, öğretim ve inandığı
gibi yaşama hakkı demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Düşünce ve ifade
özgürlüğü, düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, düşünce ve bilgileri her
vasıta ile aramak, elde etmek, yararlanmak ve yaymak hakkını gerektirir.
Dernek, vakıf, sendika, oda ya da siyasî parti şeklinde örgütlenme hakkı ile
toplantı ve gösteri hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğünün bir parçasıdır.
Bu nedenle Saadet Partisi, sivil toplum kuruluşlarını ve siyasî partileri,
demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak kabul etmektedir.
Yalan haberi, iftirayı, hakareti ve şiddet çağrısı içeren beyanları, ülkenin
bölünmesinin talep edilmesini, ifade özgürlüğü olarak kabul etmiyoruz. Bize
göre, düşünce, ifade ve örgütlenme hakkının sınırları, yalan, iftira, hakaret,
şiddet ve terördür; hiçbir düşünce ve onun ifadesi, şiddet ve teröre sebep
olmadıkça kamu güvenliği ve düzenini tehdit şeklinde değerlendirilemez.
3/39
Demokratik sistemlerin vazgeçilmez unsurları olan siyasî partiler farklı
görüşlere sahiptirler. Tek tip düşüncenin farklı adlarla örgütlenmesini
demokrasi sayan anlayışı doğru bulmuyoruz. Farklı düşüncelere
tahammülsüzlüğü ve siyasî partiler üzerindeki baskı ve kısıtlamaları, demokratik
anlayışa aykırı, ilkel bir zihniyetin ürünü olarak görüyoruz.
Bu nedenle Saadet Partisi olarak, düşünceyi ifade ve örgütlenme hakkının
korunması ve siyasetin önündeki tüm engellerin kaldırılması, öncelikli
hedefimizdir.
İktidarımızda, habere ulaşma hakkı, yorum ve eleştiri hakkı ve yayınlama
hakkı tam olarak korunacaktır. Bu hakların, basının doğru bilgilendirme ve
toplum adına denetim görevini aşarak, ekonomik ve siyasî çıkar elde etme,
kişilik haklarının ihlali ve insan onurunun rencide edilmesi şeklinde
kullanılmasını tasvip etmiyoruz. Bunun için gerekli önlemler alınacaktır.
Elbette hak ve özgürlüklerin genel bir sınırlaması da vardır; o da başkasının
hak ve özgürlüklerine tecavüz edilmesidir. Saadet Partisi, Türkiye’de hiç
kimsenin haklarının başkalarının haklarını; özgürlüklerinin başkalarının
özgürlüklerini; mutluluğunun başkalarının mutluluğunu ortadan kaldırma
üzerine kurulamayacağını savunmaktadır. Bundan dolayı özgürlükler çatıştığı
zaman sınırların adaletle çizilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Devletin ve doğal olarak bu yapı içerisinde yer alan yasama, yürütme ve
yargı erklerinin en temel görevi, en geniş anlamda insan hakları ve özgürlükleri
korumak ve adaleti tesis etmektir.
II. 1. 4. Din ve vicdan özgürlüğü ve laiklik
Türkiye, din ve laiklik tartışmalarını artık aşmak zorundadır. Bunun için
yapılacak iş, evrensel normlara göre bir laiklik tanımı ve uygulamasıdır.
Saadet Partisi, bu ülkede yaşayan herkesin din ve vicdan özgürlüğünü
savunur. Herkes din, kanaat ve vicdan özgürlüğüne, ibadet ve dini vecibelerini
bireysel ve toplu olarak yerine getirme hakkına sahip olmalıdır. Din, vicdan ve
kanaat özgürlüğü temel insan hakları içinde yer alır. Bu hak, dinini tek başına
veya topluca, açık olarak ya da özel surette, öğrenim, öğretim, tatbikat ve
ibadetlerle açığa vurma ve örgütlenme özgürlüğünü de içerir. Hiç kimse din ve
kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; yine hiçbir kimse ve kurum, din ve
kanaatler konusunda bir başkasına zorlama yapamaz.
Devlet; laikliğin gereği olarak din, inanç ve kanaat konusunda taraf olamaz.
Bu nedenle devlet, herhangi bir dinin inanç, ibadet ve vecibelerini icbar eden
veya bunları yasaklayan bir uygulama içinde bulunamaz. Her konuda olduğu
gibi din, inanç ve kanaat konusunda da kendisi bir baskı unsuru olamayacağı
gibi toplum kesimlerinden kaynaklanan baskı, dayatma ve şiddet içeren
eylemleri önlemekle de yükümlüdür. Devlet, insanların din ve kanaat tercihleri
ve bunların gereklerini yerine getirmeleri yolundaki engelleri ortadan kaldırır.
Laiklik, kanunların ilme, gerçeklere, akıl ve insanların tecrübelerine
dayanarak yapılmasını gerektirir. Ancak laiklik, asla dinsizlik veya din karşıtlığı
olarak algılanamaz; aksine laiklik, bir kimsenin genel ahlâka aykırı olmamak
şartı ile inancının gereklerini özgürce yerine getirebilmesi ve devletin bu
konularda kesinlikle taraf olmaması ve bu hakları korumasıdır.
4/39
II. 2. Demokrasi
Saadet Partisi, herkesin saadetini istemekte, bunun da ancak barış ve
kardeşlik, hürriyet, adalet, refah ve saygınlıkla mümkün olacağının idrak
etmektedir.
İnsan maddî ve manevî varlığı ile bir bütündür.
Sosyal bir varlık olan insan diğer insanlarla birlikte oluşturduğu siyâsal ve
sosyal organizasyonları yönetme hakkına sahiptir.
Egemenlik, doğrudan halk oylaması yoluyla, ya da bireylerin gerçek serbest
seçimler yoluyla ve eşit tanıtma şartları içinde, seçtikleri temsilcileri aracılığıyla
kullanılır. Millet tarafından TBMM’ne verilen egemenliği kullanma hakkı, hiçbir
kişi veya kuruma kısmen ya da tamamen devredilemez.
Bunun dışında kalan işlerle ilgili alanın düzenlenmesi, yine eşit hak ve
özgürlüklerin korunması ve zarar görmemesi, nimet ve külfetlerin, görev ve
yetkilerin adil dağıtılması ve paylaşılması hususunda demokratik usul ve esaslar
geçerlidir.
II. 3. Hukukun üstünlüğü
Temel Esas, kaba kuvvetin değil, hakkın üstün tutulmasıdır.
Saadet Partisi, insan haklarına dayalı demokratik devlet yapısı için,
hukukun üstünlüğünü vazgeçilmez esas olarak görür.
İnsan haklarının dokunulmazlığını temin için, tabii hukuk ve adalet ilkeleri
dâhilinde, önceden anlaşılmış ve ilan edilmiş kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar
tüm erkleri kullananları ve tüm bireyleri bağlar. Bu kuralların insan haklarının
dokunulmazlığını koruması ve herkese eşit ve adil bir şekilde uygulanması
hukukun üstünlüğünü oluşturur.
Saadet Partisi; hakkı üstün tutan bir anlayışa sahiptir. Bu nedenle gücün
hukukunu reddetmektedir. Biz, hukukun gücünü, hukukun üstünlüğünü
savunan geleneğin temsilcileriyiz. Kaba kuvvete karşı hakkı, hukuku, adaleti
savunuyoruz. Partimiz, hukuka dayalı bir düzen, hakka dayalı ilişkiler ve
adaletin belirlediği paylaşım için siyaset yapar.
Saadet Partisi; siyasi hedefleri olarak belirlediği, gerçek demokrasi, insan
hakları, özgürlükler, kalkınma, refah, barış ve sosyal dayanışmanın, ancak bir
hukuk devletinde gerçekleşebileceğine inanmaktadır. Bu nedenle Saadet Partisi,
hukukun üstünlüğünün tam bir savunucusudur.
Ülkemizde ‘Hukuk Devleti’ anlayışının sorunlu olduğu herkes tarafından
ifade edilmektedir. Gerçek bir hukuk devleti oluşturulması için, başta Anayasa
olmak üzere, yasalarda ve uygulamalarda bazı düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Kanun devleti demek, hukuk devleti demek değildir; hukuk devleti,
kanunları tabii hukuka, hakka ve adalete uygun olan devlettir.
Tabii hukuk şu dört temel hak üzerine şekillenir: Doğuştan var olan temel
insan hakları, Emek harcanarak kazanılan haklar, Karşılıklı rıza ile yapılan
sözleşmelerden doğan hak ve ödevler, Adaletin gereği olarak doğan haklar.
5/39
II. 4. Sosyal devlet
Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında devletimiz
“Sosyal Bir Hukuk Devleti” olarak tanımlanmıştır.
Devlet, halka hizmet için vardır. Sosyal devlet, halkın bütününü
gözeten; hizmetlerinde tüm halkın ihtiyaçlarını karşılamayı görev sayan
devlettir. Sosyal devlet, refah ve gelir dağılımı bakımından da, zümrevi ve
bölgesel dengesizlikleri giderecek tedbirlere öncelik verir.
Saadet Partisi sosyal hakların elde edilmesini ve kullanılmasını, milletimizin
tüm fertleri için sağlamayı görev sayar.
II. 5. Ahlâk ve mânevîyat
Ahlâk ve Maneviyat en önde yürüyen bayrağımızdır.
Ahlâkî ve manevî değerlere bağlı milletlerin büyük uygarlıklar
kurduklarına, bu değerlerden uzaklaşanların ise güçlerini yitirdiklerine tarih
şahittir. “Yaşanabilir bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye”nin ve “Yeni
Bir Dünya”nın ancak ahlâk, mânevîyat ve adil bir düzen temeli üzerinde
kurulacağına inanıyoruz. Bu nedenle Saadet Partisi olarak, güzel ahlakın
kökleşmesini ve geliştirilmesini toplumsal hayatın sağlıklı bir şekilde
sürdürülebilmesi ve ülke fertlerinin saadete ulaşabilmesi için zorunlu görüyoruz.
Saadet için zorunlu olan yukarıda belirtilen beş temel şart ancak “önce
ahlâk ve mânevîyat ” prensibi ile gerçekleşebilir.
III. DEVLETİN YAPISI VE HİZMETLERİ
III. 1. Anayasa
Saadet Partisi, insanımızın özlemi olan kalkınmış, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, özgür, “Yaşanabilir
bir Türkiye” ve “Yeniden Büyük Türkiye”nin kurulması için, mevcut Anayasanın,
insanların temel hak ve özgürlüklerini uygulamada ortadan kaldırılmayacak ve
güvence altına alacak şekilde düzenlenmesi gereğine inanmaktadır.
Bu nedenle Saadet Partisi, ülkeyi mutlu yarınlara taşıyacak ve demokrasinin
temel ilkelerine, evrensel hukuk normlarına ve insan haklarına aykırı her türlü
uygulamayı kesin olarak önleyecek bir Anayasanın, biran evvel yürürlüğe
girmesi ve uygulamanın Anayasada yazılı esaslara uygun olarak yürütülmesi
için her türlü gayreti göstermeyi temel görev sayar.
III. 2. Yasama
Partimiz, getireceği Anayasa değişikliği ile kuvvetler ayırımını tam olarak
tesis edip yasamayı bütünüyle millet iradesine bağlı hale getirecektir.
Yine yapacağımız Anayasa değişikliği ile referandum müessesesi
genişletilecek ve önemli konuların milletin oyuna sunulması sağlanacaktır.
Ayrıca, vatandaştan belli sayıda imza ile gelen tekliflerin referanduma
götürülmesinin yolu açılacaktır.
6/39
Siyasi partilerin serbestçe ve demokratik kurallara bağlı olarak çalışmalarını
ve seçmen iradesinin Meclis çalışmalarına tam olarak yansımasını sağlayacak
yeni siyasi partiler ve seçim kanunları hazırlanacaktır.
III. 3. İdari reform
Saadet Partisi, Türkiye’nin artık merkeziyetçi, hantal bir idari yapı ile
yönetilemeyeceğine inanmaktadır.
Bundan dolayı, mevcut düzenlemeler yeterli olmadığından, Türkiye’nin, iyi
düşünülmüş köklü bir idari reforma ihtiyacı vardır.
Kurumları yerli yerine koyan, şeffaf, esnek ve dinamik bir işleyişi esas alan,
yerel yönetimleri güçlendiren, onlara inisiyatif veren, her aşamada demokratik
denetimi işleten ve bütün bunları yaparken milletin iradesini öne çıkaran bir
idari yapı ve işleyiş için, başta Anayasa olmak üzere, yasalar ve uygulamalarda
değişiklik yapan bir idari reformu gerçekleştirmek ana hedefimizdir.
Bütün özerk kurum, kuruluş ve işleyiş biçimleri yeniden düzenlenecektir.
Milli Güvenlik Kurulu, savunma konusunda, siyasi iktidara danışmanlık
yapan bir kurul haline dönüştürülecektir.
Tarihi ve coğrafi şartları itibari ile, barış, huzur ve adalete dayalı yeni bir
dünyanın kurulmasında öncülük yapması lâzım gelen Türkiye’nin, her türlü dış
etken ve baskıya karşı, siyasi, iktisadi ve teknolojik bakımdan bağımsız bir ülke
olması, sadece ülkemiz halkının saadeti bakımından değil, bütün insanlığın
saadeti bakımından da büyük önem taşımaktadır.
Bu sebeple, ülkemizin her yönden gerçek bağımsız bir ülke olabilmesi için
yapılacak değişiklikleri ve alınması lâzım gelen tedbirlerle ilgili projeleri
Hükümete sunmak üzere bir “Yüksek Bağımsızlık Kurulu” oluşturulacaktır.
Bu Kurula bağlı “Teknolojik Gelişme”, “Ekonomik Gelişme” ve “Siyasi
Gelişme” kurulları ile Ülke ve Milletin âli menfaatleri korunacak, sömürü ve
bağımlılıklar önlenecektir.
III. 4. Kamu düzeni ve güvenlik
Devletin aslî görevlerinden biri kamu düzenini korumak ve iç güvenliği
sağlamaktır. Bu hizmet yapılırken, insan hakları ve insan onur ve haysiyetine
azami dikkat gösterilmesi esastır.
Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması ve vatandaşlar
arasında dostluk ve kardeşliğin geliştirilmesi, huzur ve güven ortamının tesis
edilmesi en önemli önceliğimizdir.
Milli, manevî ve ahlâkî değerlerimiz, huzur ve barış ortamının tesisi ve
devamında en önemli dayanağımızdır.
Vatanımızın bölünmezliği, milletimizin birliği, beraberliği ve kardeşliği temel
esastır.
İç güvenlik hizmetlerini yürüten birimler tek çatı altında toplanacak, her
türlü donanıma ve imkâna kavuşturulacaktır.
7/39
III.5. Milli Savunma
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ve tarihsel gerçekler, kuvvetli bir
savunma gücünü zorunlu kılmaktadır. Savunma gücümüzün üstünlüğünün
sadece sayısal üstünlükle değil, aynı zamanda modern silâh ve üstün
teknolojiye sahip araç ve gereçlerle teçhiz edilmiş, en mükemmel şekilde
eğitilmiş, yüksek manevî değerlere sahip bir orduyla mümkün olabileceğine
inanıyoruz.
Silahlı Kuvvetlerimizi, ülkemizi her zaman dış tehditlere ve saldırılara karşı
koruyacak caydırıcı bir güç, bölgenin ve dünyanın barışı için bir teminat olarak
görüyor, onun mutlak surette iç politika çekişmelerinin dışında tutulması
gerektiğine inanıyoruz.
Silahlı Kuvvetlerin silâh ve teçhizatı, en üst düzeyde milli kaynaklardan
karşılanarak modernize edilecek ve böylece ateş ve tesir gücü artırılacaktır. Bu
yatırımlara paralel olarak asker sayısı ve askerlik süresi azaltılacaktır.
III. 6. Yolsuzlukla mücadele
Yolsuzluk ve rüşvet olayları; aşırı bürokrasi, şeffaflıktan uzak ve demokratik
denetim mekanizmalarından yoksun idari yapı, rant dağıtan devletçi ekonomik
model ve materyalist anlayışı besleyen eğitim nedeniyle, maalesef ülkemizde,
had safhaya ulaşmıştır. Ülkemiz yolsuzlukta, dünya sıralamalarında en üst
noktalarda görülmektedir. Bu durum milletimizin onurunu zedelemektedir.
Ülkedeki geri kalmışlık ve yoksulluğun en önemli nedenlerinden biri de
yolsuzluklardır.
Çare, manevî ve ahlâkî değerlerimizin hayata geçirilmesi, bürokratik idari
yapının ıslahı, devlet harcamalarının tümünde şeffaflığın sağlanması, yine tüm
kamu harcamalarında demokratik denetim mekanizmalarının geliştirilmesi ve
işletilmesidir.
Saadet Partisi, gerçekleştireceği manevî kalkınma hamlesi ve getireceği
yasal düzenlemeler ve uygulamalarla, rüşvet ve yolsuzluklara son verilmesini
sağlayacaktır.
III. 7. Yerel yönetimler
Halkımıza tahakkümü değil hizmeti esas alan Partimiz, yerel yönetimlere
özel bir önem vermektedir. İmkânları ve yetkiyi tüm ülkeye yayacak gerçekçi
bir yerel yönetimler yasasına ihtiyaç vardır. Bu durum, toplumun kendine
güvenini artıracağı gibi, kamudaki hantal işleyişi ve israfı azaltacağından
ekonomiye de önemli katkılar yapacaktır.
Halen ülkemizde belediyeler müstakil olarak çalışmakta ve birbirlerinin
imkânlarından yararlanamamaktadırlar. Bu durum birbirine çok yakın iki
belediye arasında bile personel, araç ve kaynak israfına yol açmaktadır. Küçük
belediyeler nitelikli personel ve araç konusunda sıkıntılar yaşarken, yanı başında
bir il belediyesinde personel işsiz, araçlar atıl durumda bekleyebilmektedir.
Büyükşehir ve il merkez belediyeleri, İl sınırları içindeki bütün ilçe ve
beldelere hizmet götürecek şekilde, yeniden düzenlenecektir.
8/39
Köylerin ve kırsal alanın hizmetleri, köy yolları dâhil, “İl Özel İdareleri” ile
yeni kurulacak “İlçe Özel İdareleri” tarafından karşılanılacaktır. Köy muhtarları
İlçe Özel İdarelerinin tabiî üyesi olacaklardır.
İl belediyeleri, Büyükşehir belediyeleri gibi, il sınırları içindeki tüm ilçe ve
beldelerin imar, plânlama, alt yapı hizmetlerinin yapılmasından ve
koordinasyondan sorumlu olacak, ilçe belediyeleri ise, ilçe sınırları içindeki tüm
köylerin fizikî üst yapı ile çevre, trafik, koruyucu sağlık hizmetlerinden ve
kanunla kendilerine verilen diğer hizmetlerden sorumlu olacaklardır.
Savunma, dış politika, adalet, iç güvenlik, vergi ve hizmetlerin
koordinasyonu gibi genel ve zorunlu hizmetlerin dışında kalan merkezî idare
görevleri, belli bir programla, illere ve mahallî idarelere devredilecektir.
İllere, yatırım ve cari giderleri için genel bütçeden pay tahsis edilecektir.
Bu payın ilde sektörlere, il içi bölgelere, projelere ve işletmelere tahsisi il genel
meclisi tarafından, il bütçesi olarak yapılacaktır. Uygulama ve denetim
mahallinde olacaktır. Merkezî idare genel standartları belirleyecek ve genel
denetim yapacaktır.
Birden fazla belediye ve ili ilgilendiren projelerde yatırım ve işletme
safhasında ortak yönetimler kurulacaktır.
Belli hizmetler için, sınırlı sayıda üst seviyede idareci dışında, illerde çalışan
kamu görevlileri, sözleşmeli olarak ve mahallinde çalışmak üzere istihdam
edilecektir.
İl Genel Meclisleri ve Belediye Meclisleri güçlendirilecek, çalışmaları daha
etkili şekilde denetlenecektir.
III. 8. Yargı
Yüzlerce yıl birlikte yaşayarak edindiği ve geliştirdiği ortak değerler ve
yaşadığı ortak tarihiyle bu toprakları yurt edinmiş olan milletimiz, kimsenin
hakkının yenmeyeceği, kimsenin çaresiz bırakılmayacağı, kimsenin
horlanmayacağı bir Türkiye istiyor.
Bu ülkede herkes kanun önünde eşittir ve ayrımsız olarak hukukun
eşit korumasından istifade eder.
Herkesin, uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasalarla tanınan temel
haklara aykırı muamelelere karşı, mahkemelere müracaat hakkı vardır. Yine
herkesin, kendisine bir suç isnadı yapıldığında, tam bir eşitlik içinde, bağımsız
ve tarafsız bir mahkemede, hakkaniyetle ve açık bir şekilde yargılanma hakkı
vardır.
Hiç kimse keyfî olarak tutulamaz, alıkonulamaz veya sürülemez. Suç isnat
edilen kişi, savunması için kendisine gerekli bütün imkânların sağlandığı açık bir
yargılanma neticesinde kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.
Elbette ki adalet mülkün temelidir. Ne var ki, bugün ülkemizde insanımız,
bir haksızlığa uğratıldığında, hakkının zamanında ve tam olarak kendisine teslim
edileceğinden emin değildir. Bu durum, hukuk devleti ilkesini zedeler.
9/39
Mevzuattaki sorunların yanında, özellikle iş hacminin yoğunluğundan dolayı,
ülkemizde yargının çok yavaş işlediği de bir gerçektir.
İnsanlarımız, bu yavaş işleyiş sebebi ile, hak-hukuk, alacak-borç
ilişkilerinde zorlandığında, hukukun yerini alacak kabul edilemez arayışlara
girmek durumunda kalmaktadır.
Bu ülkenin insanları, haklarının yenmeyeceğinden, zamanında ve tam
olarak teslim edileceğinden emin olmalıdırlar. Bu, toplumsal barışın vazgeçilmez
koşullarından birisidir.
Saadet Partisi, ülkenin en başta gelen ihtiyaçlarından birinin yargı reformu
olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, iktidarımızda ilk sırada ele alacağımız
konulardan birisi bu olacaktır.
Düşündüğümüz yargı reformunun temel amaçlarının başında yargı
bağımsızlığı gelmektedir. Yargı bağımsızlığından, yargıçların her türlü etkiden
uzak kalarak, kararlarını adil bir şekilde verebilmeleri için gerekli koşulların
hazırlanmasını anlıyoruz. Siyaset ve idare, yargıya karışmamalıdır; yargının tam
bağımsızlığı esas olmakla birlikte, yargının siyasallaşma ve siyaseti yönlendirme
yolu da kapatılmalıdır.
Yargı bağımsızlığından söz edebilmek için yargının yürütmeden bağımsız
hale getirilmesi gerekmektedir. Bu yargı erkini kullananların hiçbir yere bağımlı
olmamaları anlamına gelmemelidir. Egemenliği kullanan üç unsurdan biri olan
yargının da, egemenliğin asil sahibi olan millete bağlı olması gerekir; nitekim
kararlarını millet adına vermektedir.
Türkiye’de, mahkemelerdeki oturuş şekli bile, iddia makamı ile savunmaya
eşit davranılmadığını göstermektedir. Bu nedenle mahkeme salonlarının,
savcılar ve avukatların aynı seviyede oturmalarını sağlayacak şekilde
düzenlenmesi gerekir.
Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hızlı çalışmasının temini, terfi sistemi ile
yargıç sorumluluğu ve güvencesinin sağlanması için yeni çalışmalar yapılacaktır.
Bu meyanda, yargıda görev yapacak bütün personelin yetiştirilmelerine
büyük önem verilecek ve görevin gerektirdiği koşullara sahip olmalarına özel bir
itina gösterilecektir.
Yargıya ayrılan bütçe payı yeterli seviyeye çıkartılacak, kadro sorunları
çözülecek ve yargı organlarının yüklerinin makul seviyeye indirilmesi
sağlanacaktır.
Adli kolluk kurulacaktır.
Özel hukuk davaları için tahkim kurumu genişletilecektir.
Usul kanunları, mahkemelerin hızlı çalışmasını sağlayacak şekilde
değiştirilecektir.
Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son verilecektir.
Yargı hatalarının azaltılması için, genel mahkemeler arasında,
ihtisaslaşmayı sağlayacak tedbirler alınacaktır.
İstinaf mahkemeleri kurulacaktır.
10/39
Saadet Partisi iktidarında “İnsan Hakları Mahkemeleri” kurulacak ve
insan hakları ihlalleri bu mahkemeler tarafından ele alınacaktır.
Ceza infaz sistemi de derhal ele alınması gereken önemli konulardan biridir.
Saadet Partisi, ceza infaz kurumlarının, sadece alınan cezanın gerektirdiği kadar
kısıtlayıcı tedbirlerin uygulandığı yerler olduğuna; tutuklu ve hükümlülerin diğer
haklarının asla kısıtlanamayacağı ilkesine inanmakta; insancıl bir ceza infaz
rejimini istemektedir. Bu nedenle iktidarımızda, fizik koşulları, mevzuatı,
uygulamaları ve sivil denetimi ile, insan onuruna yakışan bir ceza infaz sistemi
için gerekenler yapılacaktır.
III. 9. Eğitim ve öğretim
Herkesin eğitim hakkı vardır. İlk ve temel öğretim parasızdır.
İlköğretim mecburidir. Teknik ve mesleki eğitimden herkes istifade
edebilmelidir. Yüksek öğretim liyakatlerine göre herkese tam eşitlikte
açık olmalıdır.
Eğitim insan kişiliğinin tam gelişmesini, insan hakları ve temel özgürlüklere
saygının kuvvetlenmesini sağlayıcı nitelikte olmalıdır; tüm insanlar ve gruplar
arasında anlayış, hoşgörü, dostluğu ve barışı teşvik etmelidir.
Partimiz eğitim, öğretim ve terbiye konusunu, demokrasi, insan hakları ve
özgürlüklerin değer olarak yükseldiği, bunun yanında uluslararası rekabetin
alabildiğine hızlandığı bu çağda, ihtiyaç duyulan insan kaynaklarını en iyi şekilde
yetiştirme gayesine yönelik olarak ele alacaktır.
Eğitim ve öğretimde insanların sadece bilgi ve becerilerle donatılması yeterli
değildir; insanlara bazı yüksek değerlerin de kazandırılması gerekir. O nedenle
biz, eğitim ve öğretimin terbiye boyutunu da önemsiyoruz.
Siyasi ve ideolojik mülâhazalarla sürekli müdahale edilen eğitim sistemimiz,
artık başlı başına bir sorun haline gelmiştir. Kalite düşmüş, eğitimde fırsat
eşitliği ortadan kalkmış, hatta birçok gencin eğitim hakkı elinden alınmıştır.
Üniversiteler bilim üreten ve yayan kurumlar olmaktan çıkmıştır. Yaşama biçimi
bile dayatmanın aracı haline getirilmiştir.
Bilimi, bilimsel araştırma ve yayınları bile çeşitli bahanelerle potansiyel bir
tehlike olarak gören ve bunun için kısıtlamalar koyan anlayışla, ülkenin önünün
açılması ve uygarlık seviyesinin yükseltilmesi mümkün değildir.
Bu anlayışı değiştirmek zorundayız; çünkü özgürlüğün bulunmadığı bir
ortamda, bilginin üretilmesi mümkün olmadığı gibi, bilgi ve teknoloji üretmeyen
toplumların, bilgi çağında ayakta durmaları da mümkün değildir.
Yeni kuşaklar, özgüven duygusuna sahip, inisiyatif kullanabilen, kendi
toplumunun tarihi birikiminden ve imkânlarından haberdar olan, küresel
gerçekleri bilen, evrensel anlayış ve değerlere aşina, milli ve ahlaki değerlerle
bezenmiş şekilde yetiştirilmezse, milletin özlemlerini gerçekleştiremeyiz.
Bu nedenle Saadet Partisi, ilmî gereklere uygun bir eğitim reformunu
programına almaktadır.
11/39
Bilim, araştırma, eğitim ve öğretim serbesttir. İnsan haklarına ve
Anayasaya aykırı olmayan her düzeyde ve alanda eğitim ve öğretim
kurumlarının açılması serbest olacaktır.
İnsan haklarına ve inanç esaslarına aykırı olarak konmuş sun’i engeller
ortadan kaldırılacak, İmam-Hatip Lisesi ve meslek Okulu mezunlarının diledikleri
fakülteye girmelerini engelleyici, eşitliğe aykırı uygulamalara son verilecektir.
Eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi ile din kültürü ve ahlâk
dersleri okutulması zorunlu olacaktır.
Zorunlu eğitim ve öğretim 5+3 şeklinde kademeli olacak, zorunlu eğitim bir
geçiş döneminden sonra 11 yıla çıkarılacaktır.
Zorunlu eğitimin ikinci ve üçüncü kademesi mesleki ve teknik eğitime geçişi
kolaylaştıracak şekilde programlanacaktır. Yüksek öğretime geçişte fırsat
eşitliği ilkesi esas olacaktır. Mesleki ve teknik eğitim ile çıraklık eğitimi ve
meslek edindirme kursları geliştirilecektir.
Din eğitimi, 18 yaşına kadar velilerin, 18 yaşından sonra bireylerin kendi
isteğine bağlı olarak her kademede serbest olacaktır.
Devlet, ilk ve orta öğretimde müfredatları belirlemek, standartları koymak
ve denetlemekle yükümlü olacaktır.
Üniversitelerin aslî görevi olan bilgi üretme ve yayma işini sağlıklı bir
şekilde yapabilmeleri için özgür bir ortam ve işleyen bir idari yapı sağlanacak
ve kaynak sorunları çözülecek, köklü bir yüksek öğretim reformu yapılacaktır.
Yüksek öğretim kuruluşları açmak serbest olacaktır. Devlet, yüksek
öğretimle ilgili plânlama yapmak, standartları belirlemek, yüksek öğretim
kurumlarının faaliyetlerinin kanunlara uygunluğunu denetlemekle yükümlü
olacaktır.
YÖK kaldırılacak, yerine yüksek öğretim konusunda devlete düşen görevleri
ve üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere, bir üst kurul
oluşturulacaktır.
Özürlülerin eğitimine önem verilecek, bunun için kurumlar geliştirilecek ve
desteklenecektir.
Yüksek zekâlı çocukların tespiti ve özel eğitim almaları sağlanacaktır.
Halk eğitimine önem verilecek; bu konuda sivil toplum kuruluşları ve yerel
yönetimlerin önündeki engeller kaldırılacaktır.
III. 10. AR-GE ve İleri teknoloji
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri olmadan medeniyet yarışını sürdürmek
ve insanlığa daha yararlı olmak mümkün değildir.
Partimizin iktidarında AR-GE çalışmaları desteklenecek ve ileri teknoloji
üretilmesi için üniversitelerle iş dünyasının birlikte çalışmaları sağlanacaktır.
Hayatın her alanında, bilgi üreten ve teknoloji geliştiren ülke haline
gelebilmek için, bütün imkânlar seferber edilecektir. Aynı zamanda yurt dışına
giden beyin göçünü durdurmak ve gidenleri geri getirmek için gerekli tedbirler
alınacaktır.
AR-GE ve ileri teknolojide hedef, diğer dünya ülkelerinin önüne geçmektir.
Böylece hakkın ve insanlığın saadetinin savunulabilmesi mümkün olabilecektir.
12/39
III. 11. Kültür
Milletimiz asırlar boyu, ahlâk ve maneviyata dayanan kültürü ile, bütün
insanlığa ışık tutmuş, en üstün medeniyetleri kurmuş ve bütün insanlığın
saadetine paha biçilmeyecek derecede büyük katkılarda bulunmuştur. Bu gün
de bütün insanlık, yeryüzünde âdil bir düzenin kurulması için, milletimizin
öncülük yapmasını beklemektedir.
Saadet Partisi, bir yandan bu sorumluluğunun bilincinde olarak, diğer
yandan da Türkiye’nin uluslararası konumunun güçlendirilmesi, vatandaşları
mutlu ve müreffeh bir ülke haline gelmesi için, milli, ekonomik ve sosyal
politikalarla birlikte, milletimizin değerlerini ortaya çıkaran, temeli ahlâk ve
maneviyata, nefsin terbiyesine ve hakkın üstün tutulmasına dayanan, yeni,
örnek ve üstün bir medeniyetin kurulmasını sağlayacak bir kültür hamlesini
gerçekleştirmeyi en önemli görevleri arasında saymaktadır.
Saadet Partisi, Türkiye’nin kalkınmasının, kültür ve sanatın gelişmesinin
ancak özgür bir ortamda olacağına inanmaktadır. Bu nedenle biz, güdümlü
demokrasi yerine, gerçek demokrasiye geçişi, insan hakları ve özgürlüklere
dayalı, kaba kuvveti değil hakkı üstün tutan, âdil bir düzenin tesis edilmesini
her konunun önünde ve her şeyden önemli sayıyoruz.
Kültür ve sanat faaliyetleri, bireylere ve sivil topluma ait alan olarak,
kamusal koruma altında olacaktır.
Milli kültürümüzü temsil eden tarihî eserlerimizin korunması ve ihyası için
gereken her türlü önlem alınacaktır.
III. 12. Turizm
Türkiye’nin doğal güzelliklerini, zengin tarihî ve kültürel mirasını tüm
insanlıkla paylaşmak, insanlar arasında dostluğun ve kardeşliğin gelişmesine
hizmet etmek için, turizm faaliyetlerinin serbest piyasa kuralları içerisinde
gelişmesini sağlayacak gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Bunun aynı zamanda
ülke ekonomisine önemli katkıları olacağı açıktır.
Turizmde ayrıca ülkemizi ziyarete gelen misafirlere, milletimizin asırlar boyu
insanlığa ışık tutan değerlerinin tanıtılmasına da önem verilecek ve böylece
turizmin her yönüyle hızla gelişmesine katkıda bulunulacaktır.
III. 13. Çalışma hayatı
Çalışma hayatında barış, kardeşlik, işbirliği ve karşılıklı hakların korunması
ve verimlilik esas olmalıdır.
İşyeri çalışma koşullarının uluslararası normlara, sağlık koşullarına sahip ve
insan onuruna yaraşır şekilde olmasının sağlanması ve denetlenmesi devletin
görevleri arasındadır.
İktidarımızda herkes, işini serbestçe seçecek, âdil ve uygun çalışma
koşullarına sahip olacak; herkese, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit çalışma
karşılığında eşit ücret hakkı sağlanacak ve çalışana hakkı, alnının teri
kurumadan verilecektir.
Bütün diğer hak ve özgürlüklerde olduğu gibi, sendikal haklar alanında da
olumsuz uygulamalar yaşanmaktadır. İktidarımızda, adalet, güvenlik, temsili
13/39
görevler ve idarenin üst düzey görevlileri hariç, işçi memur ayırımı yapılmadan,
tüm kamu çalışanlarına toplu sözleşme ve grevli sendika kurma hakkı
verilmesini sağlayan düzenlemeler yapılacaktır.
Çalışma hayatında kadınlar ve engelliler için özel tedbirler alınacaktır.
III. 14. Engelliler
Saadet Partisi olarak en önemli özelliklerimizden birisi, engelli
vatandaşlarımıza yapılacak olan hizmetleri göstermelik ve yapıyor gözükmek
için değil, insani ve manevî değerleri önde tutmamız, dolayısıyla özümseyerek
yapmamızdır.
Bu hususta, bütün Türkiye sathındaki yaygın organizasyonlarla, yine her
sahayı içine alan plân ve programlarla, bu güne kadar ihmal edilmiş olan
hizmetlerin süratle yerine getirilmesine özel bir önem verilecektir.
Engellilerin, toplumun önemli ve saygıdeğer bir bölümünü teşkil ettikleri
göz önünde bulundurularak, çalışacakları iş sahalarının hazırlanması, insanca
yaşama şartlarına kavuşturulmaları, her türlü tesis ve alt yapıda kendileri için
gereken yatırımların yapılması için özel bir çaba sarfedilecektir. Ayrıca,
engellilerin ihtiyaç duydukları her türlü alet ve gerecin, külfetsiz bir şekilde
karşılanması için kolaylık sağlanacak; bunları üreten ve ihraç eden tesislerin
kurulması ve gelişmesi teşvik edilecektir.
Başta ibadethaneler olmak üzere, binalara kolayca girmeleri, ibadetlerini
yapmaları, hutbe ve vaazlardan yararlanabilmeleri için gereken her türlü
tedbirin alınmasına ve koşulların sağlanmasına da özel bir itina gösterilecek;
engellilerle ilgili hizmetlerin, yurt çapında aksamadan yürütülmesi için,
denetleme ve izleme çalışmalarına da önem verilecek ve gereken her türlü
tedbir alınacaktır.
Engellilerin Doktora yapmaları dahil, en yüksek seviyede eğitim
görmeleri ve sonradan da çalışarak hizmet etmeleri için gereken tedbirlerin
alınmasına gereken önem verilecektir.
III. 15. Sosyal güvenlik
Sosyal güvenlik temel bir insan hakkıdır. İnsan yeryüzüne burada
geçireceği süre içerisinde ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkânlar, yetenekler ve
toprak, hava, su ve güneş gibi nimetler sunularak gönderilmiştir.
Nimetler tüm insanlar için yaratılmıştır. İnsan bu nimetlerden emeğini ve
yeteneklerini kullanarak yararlanmaya ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır.
Bu imkânlardan yararlanamayan işsiz, fakir, yoksul, düşkün kimselerin
sosyal güvenlikten pay almaları ve yeterince faydalanabilmeleri sağlanacaktır.
Bu payın adil dağıtılması sosyal güvenlik anlayışımızın temel dayanağını
oluşturmaktadır..
Bireysel alanda yapılan yardımlaşma elbette ki çok saygıdeğer bir insani
erdemdir; insani amaçlarla yardım yapmak, bağışta bulunmak, bireyin hakları
arasında olup sosyal güvenliğin önemli unsurlarındandır; engellenmemesi ve
teşvik edilmesi gerekir.
Ayrıca bireysel ve kamusal alan dışında, sosyal güvenliği ilgilendiren çok
geniş bir sivil alan bulunmaktadır. İnsanlar gerek dernek kurarak ve gerekse
14/39
tarihimize damgasını vuran vakıf müessesesi aracılığı ile sosyal güvenlik
hizmetine katılabilmelidir, katılmışlardır da. Bu alanda da engel çıkarılmamalıdır.
Çünkü bütün bu organize faaliyetler, bireylerin ve toplumun sağlıklı bir şekilde
gelişmesine hizmet edecektir.
Bu organizasyonların en üst düzeyde olanı şüphesiz ki devlettir. Devletin
temel meşruiyet dayanağı, insan haklarının korunması ve elde edilir olmasını
sağlamak olduğundan, sosyal güvenliğin tesis ve temini de devletin asli
görevleri arasındadır.
Bir ülkede sosyal güvenliği kâmil manada işler hale getirebilmek için, önce
temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması gerekir. Eğer sosyal
güvenliğin bireysel ve sivil alanı görmezden gelinir, hatta engellenerek işlemez
hale getirilirse, sadece kamusal alanda yapılacak düzenlemeler ve getirilecek
müeyyidelerle bu önemli mesele çözülemez.
Ülkemizde sosyal güvenliğin görünmez bir tarafı vardır ki; o da milletimizin
kültüründen ve inancından beslenen aile yapımızdır. Yıllardır eğitim sistemimiz
milli ve manevî değerlerimizden uzak bir aile modelini özendirmeye gayret
etmiştir. Buna karşı direnen milli aile yapımız, yaşlısına, engellisine, yoksuluna
sahip çıkmakta, aile fertleri arasında diğer toplumları kıskandıracak düzeyde bir
dayanışma ve yardımlaşma sergilemekte; beceriksiz hükümetler eliyle sık sık
düşürüldüğü ekonomik krizlerin oluşturduğu sosyal patlamaları sinesinde
söndürebilmektedir. Bu milli aile yapısı, benzer yardımlaşma ve dayanışmayı
komşuluk ilişkilerinde de göstermektedir.
Belirttiğimiz bu inanç ve kültür yapımızın, kurmaya çalıştığımız sosyal
güvenliğin sigortası olduğuna inanıyoruz. Tarihimizde vakıflarla temayüz eden
bu yapımızı göz bebeğimiz gibi korumalı ve gelişmesi için elimizden geleni
yapmalıyız. Çünkü kurulan sistemler her an krize girebilir, çökebilir. Bu gün çok
güçlü ekonomilere sahip olan ülkeler bile sosyal güvenlik sistemlerini
çalıştırmada zorlanmaktadırlar. Bu durum vakıfların ne kadar önemli olduğunun
açık bir göstergesidir.
Herkesin sürdürülebilir bir yaşam için geçim, barınma, sağlık ve eğitim
giderlerini karşılayacak sosyal güvenliğe sahip olma hakkı vardır.
Bu alanlarda ve eğitimin her kademesinde, sosyal güvenlikten yararlanmak
için kamusal desteğe ihtiyacı olan herkese doğrudan destek verilecektir.
Bu amaçla “Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu” oluşturulacak ve bu kurulda
kamu ve sivil toplum kuruluşları yer alacaktır.
“Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu”nun en önemli ve öncelikle görevi,
bütün yurt sathındaki muhtaç ve düşkünleri, mahalli şartları yakinen tanıyan,
güvenilir görevlilerin yardımıyla tespit etmek ve bunların insanca yaşamaları
için gerekli imkânları temin etmek olacaktır. Böylece 75 milyonluk ülkemizde,
aç–açık tek kimsenin kalmaması devlet anlayışımızın temelini teşkil etmektedir.
Emeklilik ve sağlık sigortaları birbirinden ayrılacak; bütün sosyal güvenlik
kuruluşları tek çatı altında toplanacaktır.
Kişilerin, emeklilik sigortası ile yapacağı serbest sözleşmeyle, emeklilik
yaşını belirlenmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılacaktır.
15/39
III. 16. Sağlık
Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi sağlıkta da büyük sorunlar mevcuttur.
Sağlık hizmetlerinden herkes yeteri kadar istifade edememektedir. Partimiz,
sağlık hizmetlerinden herkesin eşit olarak yararlanmaları için gerekli
düzenlemeleri yapacaktır.
Genel sağlık sigortası uygulamasına geçilecek, özel sağlık sigortalarından
sigorta hizmeti satın alınacak, sağlık sigortası olmayan tek kişi
bırakılmayacaktır. Sağlık sigortası primini ödeme gücü olmayanların primleri
“Sosyal Güvenlik Yüksek Kurulu” tarafından karşılanacaktır.
Sağlık sigortası bilgileri tek merkezde toplanarak mükerrer sigorta
uygulaması önlenecektir.
Vatandaşların hayatı ve sağlığı devletin teminatı altındadır.
Sağlık hizmetleri, sağlık bakanlığı, yerel yönetimler, vakıflar ve özel sektör
tarafından verilecek; özel sektör ve vakıflar, sağlık yatırımları yapmaları için
teşvik edilecektir. Özel sektörün ve vakıfların hizmet götüremediği yerlerde
kamu ve yerel yönetimlerin hizmet vermesi sağlanacaktır.
Tüm yurtta aile hekimliği sistemine geçilecek; oluşturulan kademelere
uyulmak koşuluyla, herkes hastane ve hekim seçme hakkına sahip olacaktır.
Sağlık Bakanlığı, personel, yönetim, organizasyon ve hizmet sunumu
bakımından politikalar geliştirme, plânlamalar yapma, standart koyma ve
denetleme görevi yapacaktır. Bakanlık özel sektör, vakıf ve yerel yönetimlerce
yeterince sağlık hizmeti verilemeyen yerlere sağlık hizmeti götürmekle yükümlü
olacaktır.
Koruyucu sağlık hizmetlerine büyük önem verilecek ve bu hizmetler
bakanlık ve yerel yönetimlerce yerine getirilecektir.
III. 17. Aile
Evlilik çağına gelen her erkek ve kadının evlenme ve aile kurma hakkı ve
görevi vardır. Evlilik akdi ancak kadın ve erkeğin serbest ve tam rızası ile
yapılır.
Aile, toplumun doğal ve temel unsurudur. Ve ayrıca aile, inancımız ve milli
kültürümüze göre, saadetin de temel unsurudur. Saadet Partisi olarak, parti
adımızın da ifade ettiği gibi, temel gayemiz, bütün ülke insanlarının ve bütün
insanlığın saadetidir. Bu sebepten dolayı, toplum ve devlet aileyi korumakla
mükelleftir. İnanıyoruz ki, bu korumanın bütün tedbirlerini almak ve teşvik
etmek toplum ve devlet olarak ana görevimizdir. Bu inanışın aksine olan
uygulamalar, yıkıcı tahrik ve teşvikler, insan hakları ve hukuk çevresi içerisinde
önlenecektir.
Geçmişle gelecek arasında köprü olan aile, kültürümüzün, kimlik ve
kişiliğimizin oluşması ve yaşatılmasında en etkili kurumdur. Ailenin korunması,
bölünmemesi ve geliştirilmesine yardımcı olmak tüm kurum ve kuruluşların
görevidir.
16/39
Bu nedenle Partimizin sosyal ve ekonomik politikalarının şekillenmesinde
temel unsur aile olacaktır. İktidarımızda, evlilik ve aile kurumu her yönü ile
teşvik edilecek ve desteklenecektir.
Modernleşme ile beraber gelen sanayileşme, kentleşme ve değişen gündelik
yaşam, etkisini en çok aile kurumu üzerinde göstermiştir. Günümüz
toplumunda, dış güçlerin plânlı etkileriyle, bireyselliğin öne çıkarılması aileyi
tehdit eden sonuçlar doğurmuştur.
Bugün gelişmiş batılı toplumların en başta gelen sosyal problemleri, ailenin
parçalanması, insanların büyük kısmının yalnız yaşamak zorunda kalması,
çocukların ana-baba ihtimamından yoksun bırakılmaları, aile fertleri arasında
güvensizlik ve yalnızlığın getirdiği ruhsal rahatsızlıklar, şiddet ve intihar
eğilimleri, alkol ve madde bağımlılığı ve nüfusun gittikçe azalması gibi
sorunlardır.
Bu sebepten dolayıdır ki, batılı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar; ailenin
korunması ve sorunlarının giderilmesi için programlar yapmakta, bütçelerinden
önemli ölçüde paylar ayırmaktadır.
Muharref kitaplara dayanan medeniyetlerin temeli, yanlış, hatalı ve yetersiz
olduğu için, Batı, ailenin korunması görevini yerine getirememektedir. Ailenin
korunması, bütün tarihin ispat ettiği gibi, ancak bizim milletimizin manevî
değerlerinin rehber alınması suretiyle mümkündür.
Bizim, toplum ve millet olarak, bu büyük avantajımıza mukabil, bir yandan
dış güçlerin hedefi olmamız dolayısıyla, üzerimizde oynadıkları manevî tahribat
oyunları yüzünden, diğer yandan da ekonomik olarak bizi aç, işsiz ve borca esir
bir toplum haline getirme gayretleri sebebiyle, bizde de son yıllarda aile
tahribatı görülmemiş bir hızla artmaktadır.
Partimiz, uygulayacağı manevî ve ekonomik kalkınma politikalarıyla, bir
yandan aile yapısının temelini sağlamlaştıracağı gibi, diğer yandan da reel
sektöre ve istihdama önem vererek, işsizlik sorununu azaltırken uygulayacağı
sosyal politikalarla da, yoksullukla mücadele etmek suretiyle, aile yapısının
korunmasına katkıda bulunacaktır.
Özürlü çocuklarına ve yaşlılarına kendileri bakan aileler, vergi indirimi ya da
doğrudan yardımlarla, desteklenecektir. Ayrıca bu ailelere, çocuklarının eğitimi
ve rehabilitasyonu için kurumsal yardımların yapılması sağlanacaktır.
Aile ile ilgili ele alınması gereken konulardan biri de, kadınların toplumsal
konumu ve haklarıdır. Hem kentte hem de kırsal kesimde kadının en önemli
sorunu, işi ile ailesi arasında yaşadığı ikilemdir. Kadının çalışarak aile bütçesine
katkıda bulunması ve kendisini geliştirmesinin bedeli, çocuklarını ve ailesini
ihmal olmamalıdır. Partimiz çalışma hayatında, kadının annelik ve aile
sorumluluğunu da yerine getirebilecek düzenlemeleri yapacaktır.
Artan geçim sıkıntısı, zayıflayan aile bağları ve manevi değerlere bağlılığın
gerilemesi neticesinde sayıları giderek artan sokak çocukları ülkemizin en
büyük ayıplarından ve problemlerinden biridir. Ülkenin bu ayıptan kurtarılması
için gerekli tedbirler alınacaktır.
17/39
Toplumda meydana gelen olumsuzluklar aile büyüklerini de etkilemektedir.
Bu gelişmeler dikkate alınarak yaşlıların daha iyi bir yaşam düzeyine ulaşma
imkânlarını sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
Fakat bu sosyal problemin temel çözümü, bizim milli esaslarımızın kabul
ettiği ve asırlar boyu yaşattığı, torunları, büyük anne ve büyük babaları içine
alan “geniş aile sistemidir”
Milletimizi ve sosyal yapımızı, dış güçlerin çeşitli etkinliklerle (medya,
sinema vs.) bize aşılamak istediği, karı-kocadan ibaret kendi “çekirdek aile”
hastalığından korumak için gereken tedbirler özenle alınacaktır.
III. 18. Gençlik
Gençlik bir milletin geleceğidir. Gençliğin ahlâklı, bilgili, sağlıklı yetişmesi ve
hayata hazırlanması için tüm kurum ve kuruluşlar hizmet verecektir. Ayrıca
bunun için, sivil toplum kuruluşları da teşvik edilecektir.
Devlet, kamusal desteğe ihtiyaç duyan her gence eğitimin her kademesinde
yeterli desteği sağlayacaktır. İktidarımızda eğitimden yoksun hiçbir genç
kalmayacağı gibi, eğitim sisteminde yapılacak değişiklikler ile, gençlerimizin
milli ve manevî değerlerimize bağlı olarak yetişmeleri sağlanacak ve en az
eğitim kadar terbiyeye de önem verilecektir.
Saadet Partisi, gençliği ülkenin teminatı olarak görmektedir. Her alanda
gençliğin dinamizminden yararlanmak gerektiğini düşünmekteyiz. Bu nedenle
seçilme yaşı 25’e indirilerek bu dinamizm siyasete taşınacaktır.
Tecrübesizlikleri ve merakları bazen gençleri kendilerinin de istemedikleri
bir takım alışkanlıklara sürüklemektedir. Sigara, alkol, bağımlılık yapan çeşitli
ilaçlar ve kimyasal maddeler, uyuşturucu ve uyarıcılar, kumar, pornografi vs.nin
hedef kitlesi gençliktir. Gençlerin kötü alışkanlıklardan korunması için gerekli
her türlü önlemlerle birlikte, gençlerin aile içinde kalarak milli ananelerimize
bağlı gençler olarak yetişmelerini sağlayacak bütün tedbirler alınacaktır.
III. 19. Spor
Genç nüfusumuzun çokluğuyla spor dallarında kazandığımız uluslararası
başarılar doğru orantılı değildir. Partimiz, spor faaliyetlerine gerekli önemi
verecektir. Bu amaçla spor için gerekli alt yapı hazırlanacaktır. Sporun
yaygınlaşması ve halkımızın sporu seyreden değil, sporu yapan topluluk haline
dönüşmesi için mevzuattan ve bürokrasiden kaynaklanan engeller kaldırılacak,
spor alanında faaliyet gösteren, başta spor klüpleri olmak üzere, kuruluşlar ve
sporcular teşvik edilecektir.
Geleneksel sporlarımızın yeniden ihya edilmesi için ulusal ve uluslar arası
organizasyonlar desteklenecektir.
III. 20. Yurtdışında Bulunan Vatandaşlar
Saadet Partisi, ülke dışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde her
türlü haklarının korunması ve geliştirilmesi için devletin hizmetini insanlarımıza
ulaştıracak, sahipsiz kalmalarını önleyecek ve Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı
olmanın haklı onurunu, tüm insanlarımız gibi, yurtdışındaki insanlarımıza da
yaşattıracaktır.
18/39
Yurt dışında temsilcilikler açarak, oralarda yaşayan yurttaşlarımızın her
türlü sorunları ile yakından ilgilenecek çalışmalar yapacağız.
Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ülkenin yönetiminde söz sahibi
olmalarını sağlayacak seçim mevzuatı düzenlemesi yapılacaktır.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın ve aynı tarihî köke sahip insanların
bulundukları ülkelerde kendi değerlerinden uzaklaştırılarak asimile edilmelerine
karşı, gereken tedbirler alınacak; her türlü maddî ve manevî destekle, bunların
yaşadıkları toplumda örnek birer insan olmaları için, gerekli çalışmalar
yapılacaktır.
III. 21. Çevre
Yeryüzü ve çevredeki her şey bize bir emanettir. Biz, bu emaneti koruyarak
ve geliştirerek bizden sonraki nesillere intikal etmesini sağlamakla sorumluyuz.
Özenli bir plânlama ve yönetim ile, dünyanın doğal kaynakları, hava, su,
toprak, bitki örtüsü ve canlıları, özellikle de doğal eko sistemleri korunmalıdır.
Kalkınma ve sanayileşme çabalarını sürdüren ülkemizde ciddi çevre
sorunları vardır. Ülke genelinde erozyon, çarpık kentleşme ve buna bağlı altyapı
sorunları yoğun olarak yaşanırken, özellikle batı bölgelerimizde, sanayileşmeden
kaynaklanan çevre kirlenmesi tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizin büyük bir
bölümünde bitki örtüsü ve ormanlar azalmaktadır.
Doğal çevre ile uyumlu ve sürdürülebilir bir kalkınma, partimizin başlıca
hedeflerinden biridir.
Saadet Partisi, üretim ve tüketimde insan ile doğa arasındaki dengeyi,
insan sağlığını ve doğal dokunun korunmasını esas alan çevre politikalarını
özenle uygulayacaktır. Bu politikaların temeli eğitim olacaktır; her kademede
çevre bilincinin geliştirilmesi için eğitim programları hazırlanacaktır.
Çevre konusunda uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile
işbirliğine gidilecek, yerel yönetimlerin etkin kılınmasına imkan sağlayacak yasal
düzenlemeler yapılacaktır.
IV. EKONOMİ
Saadetin temel şartlarından birisi de refahtır. Refah; insanların
ihtiyaçlarının kolay ve bol bir şekilde karşılanmasıdır. Bu ise ekonomik
gelişmişlikle mümkündür.
Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu, ne yazık ki milletimizin özlediği ve
ulaşmak istediği tablodan çok uzaktır.
Cenab-ı Hakk’ın ülkemize verdiği nimetlere rağmen bu günkü durum
yürekler acısıdır. Ülkede kişi başına milli gelir, ekonomik bakımdan gelişmiş
ülkelerin onda biri düzeyindedir. İşsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik
artmaktadır. İç ve dış borçlar artmakta, anapara ve faiz ödemeleri borçla
yapılmaktadır. Toplanan vergilerin önemli bir kısmı faiz ödemelerine
gitmektedir.
Sonuç olarak, Cenab-ı Hakk’ın en büyük nimetlerine mazhar, çalışkan ve
genç nüfuslu bir millet ve ülke olmamıza rağmen, halkımız açtır, işsizdir ve
19/39
borca esir edilmiştir. Çünkü, ekonomimizi dış güçler, milli menfaatlerimize aykırı
olarak kendi hedeflerini gerçekleştirmek için, yönetmektedirler. Bu durum Milli
Görüş’ten ayrılmanın tabii sonucudur.
IV. 1. Teşhis
Bir süreden beri Türkiye’de uygulanan ekonomik politika, ırkçı
emperyalizmin finans kapitalizminin Türkiye’ye bütün müesseseleri ile
yerleştirilmesidir. Bu da rant ekonomisi demektir.
Bugünkü ekonomik yıkımın sebebi rant ekonomisidir. Rant ekonomisinin
oluşumunun temel sebebi; küçük bir rantiye gurubunun, sermaye ve medya
gücü ile, siyasette ve bürokraside etkin olması ve bu suretle toplum aleyhine
haksız menfaat sağlamasıdır. Diğer bir ifade ile, ülkemizde âdil bir ekonomik
düzen mevcut değildir. Herkes ürettiği kadar tüketme hakkına sahip olmayıp,
ufak bir azınlık hiç üretmeden üretenlerin haklarını haksız olarak ellerinden
almaktadır.
Rant ekonomisinin temel özellikleri şunlardır:
-Vergi, zam, faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla, halkın
sahip olduğu bütün imkânlar elinden alınmaktadır.
-Kur, faiz oranları ve enflasyon politikaları vasıtasıyla, halkın imkânları iç ve
dış rantiye gruplarına aktarılmaktadır.
-Kamu kesimi borçlanma gereğinin en üst düzeyde tutulması ve bunun
yüksek reel faizli iç ve dış borçlanmalarla karşılanması suretiyle, halkın ve
devletin imkânları rantiye grubuna aktarılmaktadır.
-Reel yüksek faiz ve yanlış kur politikası sonucu, tüketim malı ve ara mali
ithalatı artmakta, buna mukabil, ihracatın ithalattan daha az artması
neticesinde, dış ticaret açığı büyümektedir. Bunun sonucu olarak da büyük bir
cari açık ortaya çıkmaktadır.
-Giderek büyüyen cari açığın sıcak para ile karşılanması neticesinde,
ekonomi dış müdahalelere açık hale gelmekte ve sürekli kriz tehdidine maruz
kalmaktadır. Böylece iç ve dış borçların sürekli artmasıyla ülke kaynakları faize
akmaktadır.
-Yanlış kur politikaları neticesinde ithalat cazip hale gelmekte, ihracat
giderek zorlaşmakta, yerli üretim ve yeni yatırımlarda gerileme olmakta ve
neticede işsizlik artmaktadır.
-Artan işsizlik ücretlerin azalmasına sebep olmakta, işsizlik ve düşük ücretli
kayıt dışı istihdam sonucunda gelir dağılımı adaletsizliği tahammül boyutlarını
zorlamakta ve böylece sosyal patlama riski artmaktadır.
-Özelleştirme adı altında, milletin tasarrufları ile oluşturulmuş milli
kuruluşlar şaibeli bir şekilde IMF talimatları doğrultusunda yabancı ve yerli
tekellere haraç mezat satılmakta, bunun neticesinde ülke ekonomisinin bel
kemiği durumundaki tesisler, güvenlik ve savunmamızla ilgili sektörler,
topyekun küresel sermayenin eline teslim edilmektedir. Bu yapılan özelleştirme
değil, ülkeyi ve ülke ekonomisini yabancılara teslim etmektir.
20/39
-Ülke toprakları, köy arazileri dahil, kontrolsüz bir şekilde yabancılara
satılmaktadır.
-Ekonominin yönetimi, İMF ve Dünya Bankası aracılığı ile, küresel
sermayeye terkedilmiş durumdadır. .
Rant ekonomisi düzeninde, ülke kaynaklarının rantiye grubuna aktarılması
için başka yöntemler ve yollar da kullanılmaktadır. Bunlar:
-Merkez bankasının bankaları fonlaması ve repo işlemleri,
-Kamu kurumu ve kuruluşlarının paralarının ve gelirlerinin özel bankalara
düşük faizle yatırılması,
-Kamu kurum ve kuruluşlarının finansman ihtiyaçlarının özel bankalardan
ve yüksek faizlerle karşılanması,
-Kamu bankalarının döviz tevdiat hesaplarının yurt dışı şube ve muhabir
bankalara aktarılması ve bunların düşük faizle özel bankalara intikal ettirilmesi,
-Özelleştirme, kiralama ve ihale yolsuzlukları,
-İsraflar ve atıl yatırımlar;
-Devlet yatırımlarının çok uzun yıllara sari olarak yürütülmesi.
Bu rant ekonomisi anlayışı ve uygulamaları ile ülke ekonomisinin düzlüğe
çıkması ve “güçlü ekonomiye geçiş” mümkün değildir. Tam tersine rant
ekonomisi, her geçen gün ekonominin batışını hızlandırmakta, gelir
dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştirmekte ve sosyal patlamalara zemin
hazırlamaktadır.
Rantiyeye haksız olarak aktarılan imkânlar, reel sektöre, sosyal güvenliğe
ve bütçeye, yani hak sahibi olanlara aktarılsaydı, denk bütçe, yüksek miktarda
yatırım, bol, kaliteli ve ucuz üretim ile istihdam ve büyük miktarda ihracat
temin edilecek, ayrıca sosyal sınıfların insanca yaşaması sağlanmış olacaktı.
Böylece ülkenin kalkınması sağlanmış, insanlarımızın refah seviyesi yükseltilmiş
olacaktı.
IV. 2. Tedavi
Bu izahlardan açık olarak anlaşılacağı gibi, yaşanan ekonomik felâketi
ortadan kaldırmak için yapılacak iş; rant ekonomisinden, reel ekonomiye
geçiştir.
Bizimle diğer siyasi partiler arasındaki temel farklardan biri de budur. Biz,
“Reel Ekonomi” yi esas alıyoruz, onlar “Rant Ekonomisi”nde ısrar ediyorlar.
Biz, “Türkiye’nin Bütünüyle Kalkınmasını” esas alıyoruz, onlar
çoğunlukla, küçük bir azınlık olan, “Rantiye Gurubu’nun kalkınmasını”;
biz, “Adil Bölüşüm” ve “Herkese Refah”ı esas alıyoruz, onlar çoğunlukla
“Rantiyenin Refahı”nı esas alıyorlar.
Çünkü biz Milli Görüş zihniyetinin mensuplarıyız.
Ülkemizi bütünüyle kalkındıracak, herkese refah sağlayacak reel ekonomiye
geçişin başarılabilmesi, bazı şartlara bağlıdır; şöyle ki :
21/39
a. Kadro
-Milli Görüş’e, Milli heyecana, başarma aşk ve azmine sahip, bilgi, plân,
program, takip, intaç (sonuç alma) sistemini disiplinle uygulayacak kadrolar ile
bu hedefler gerçekleştirilecektir.
b. Zihniyet
-Milletin kendi kaynaklarına güvenmek ve onları harekete geçirmek;
üretim, istihdam ve ihracat seferberliğini başlatmak; bölüşümde herkesin
hakkını almasını, ülkenin bütününün kalkınmasını ve bütün gelir
guruplarının Milli Gelirden dengeli ve adil bir şekilde pay almasını sağlamak
inancımızın temelini oluşturmaktadır.
Böyle bir politikanın başarılı bir şekilde yürütülmesi, aynı zamanda âdil
bir düzene dayalı yeni bir dünyanın kurulmasını gerektirmektedir. Bu
vizyona sahip olmayanlar Türkiye’yi ekonomik yıkımdan kurtaramazlar.
|